- 5
- Ocak
Otizmin Nedenleri ve Oluşum Mekanizması
Otizm; genetik alt yapısı olan, enfeksiyonlar, toksik kimyasallar, hipoksemi ve gıdalardaki protein ve peptitlerle tetiklenen ve yaygın gelişimsel bozukluğa yol açan nöroimmün bir klinik tablodur.
Otizmin başta gelen nedenleri arasında öncelikle ağır metaller, antibiyotikler ve diğer kimyasal toksik maddeler, enfeksiyonlar (Kızamık, HHV6, CMV, Streptococcus, Clostridia, Borrelia, Candida), doğum öncesi, sırası veya sonrasında oksijensiz kalma ve beyin kan akımında azalma gelmektedir. Genetik yatkınlıkları (tek- nükleotid polimorfizmleri) nedeni ile toksinler ve enfeksiyonlar ile yeterince baş edemeyen çocuklarda bir dizi birbirine bağlı mekanizmaların etkisi ile otizm tablosu oluşmaktadır. Bağırsak sıvıları ve enzimleri azalmakta, sindirim bozulduğu için besinle alınan proteinler yeteri kadar parçalanmadan (polipeptit) kana geçmektedir. Bu polipeptitler dokularda ve beyinde morfin etkisi göstermektedir.
Bağırsaktaki faydalı mikrop dengesi bozulmakta bunun yerine hastalık yapan bakteri, mantar ve parazitler üremektedir. Toksinler ve aşırı üreyen hastalık yapan mikrorganizmalardan çıkan metabolitler sindirim sisteminde yaygın bir iltihaba yol açmaktadır. Bağırsak hücrelerinin geçirgenliği artarak normalde kana geçmeyen toksinler kana geçmektedir. Diğer taraftan bağırsak hücrelerininin fonksiyonu bozulduğundan taşınmaları taşıyıcı proteinlere bağlı vitamin, mineral ve diğer besi maddeleri yeteri kadar kana geçememektedir. Bunun sonucunda çok sayıda vitamin, mineral ve diğer besi maddelerinin eksikliği gelişmektedir. Yağların sindiriminin azalması yağ ve yağda eriyen vitamin ve besi maddelerinin (A,D, E, K vitaminleri, likopen) kana geçmesini azaltmaktadır. Sonuçta bunlarla ilgili yetersizlik belirtileri ortaya çıkmaktadır.
Bağışıklık cevabının ve enflamasyonun artması, enzimatik reaksiyonların yavaşlaması, alerjik reaksiyonlar, hormonal yetersizlikler, sinir ileticileri fonksiyonlarının bozulması ve toksinlerin beyin ve diğer organlar üzerine olan direkt etkileri sonuç olarak yaygın gelişimsel bozukluğa yol açmaktadır.
2005-2010 yılları arasında yüzlerce hastada ağır metal testi yaptık ve hastaların tümüne yakın bölümünde bir veya daha fazla ağır metal yükünün artmış olduğunu saptadık. Tespitlerimize göre ülkemizde en çok kurşun zehirlenmesi görülmekte, onu cıva zehirlenmesi takip etmektedir;
Bu toksinlerin bazıları devamlı soluk alıp verdiğimiz evlerimizin havasında, badanasında, halısında, mobilyasında, elektronik eşyalarda ve hatta pencere çerçevelerinde de mevcuttur. Ayrıca balıklar başta olmak üzere gıdalarda, bazı aşılarda, kozmetiklerde, çamaşır yumuşatıcılarında, oyuncaklarda, okul araç gereçlerinde ve daha pek çok kaynakta ağır metaller bulunmaktadır.
Bu toksinler başta çocuklar olmak üzere bütün ev halkının davranış, algılama, bilişim ve motor fonksiyonlarında değişik şiddetlerde bozukluklara neden olmaktadır. Yaş ne kadar küçük ve beyin ne kadar az olgun ise zarar da o oranda artmaktadır.
Hepimiz hemen her kaynaktan çeşitli şekillerde ve miktarlarda toksik maddeleri alıyoruz, ama sağlıklı ve yeterli bir metabolizmaya sahipsek bunları temizleyebiliyoruz. İşte otizm yelpazesindeki çocuklar sahip oldukları gen polimorfizmleri nedeniyle bunu yeterince gerçekleştiremediklerinden, aldıkları toksinler vücutlarından atılamamakta ve özellikle yağdan zengin dokularda birikmektedir. Beyin yağ bakımından en zengin organlar arasındadır. Böylece beyinde biriken toksik maddeler çeşitli düzeylerde hasarlar oluşturmaktadır.
Gen polimorfizmleri onbinlerce yıldan beri var olmalarına karşın otizm tablosuna neden olmamışlardır. Ancak son elli yılda artan çevre kirliliği nedeni ile otizmde tam anlamı ile bir patlama olmuştur. Eğer çevresel etkene maruz kalınmasa, sadece polimorfizmlerin varlığı çocukları belki de otistik yapmaya yetmeyecektir.
Birçok uzman otistik çocukların anne babalarına, otizmin bilinen bir nedeni olmadığını, hiçbir zaman düzelemeyeceğini söyleyip çocuklara çeşitli ilaçları vermekte ve özel eğitim dışında bilinen başka tedavi olmadığı söylemektedirler.
Tabii ki esas neden ortadan kaldırılmadığı için eğitimden de fedeflenen yarar sağlanamamakta, yıllar süren çabalar anne ve babaları bir taraftan maddi zarara uğratmakta diğer taraftan da yılgınlığa sürüklemektedir.
Son yıllarda yapılan araştırma ve uygulamalar, otizmin gizlerini hızla çözmeye başladı. Çok sayıda araştırma otistik çocuklarda beyin kan akımında azalma, sinir sistemi iltihabı (nöroenflamasyon), bağışıklık yetersizliği, oksidatif stres, mitokondrial fonksiyon bozukluğu, sinir-ileticisi (nörotransmitter) bozuklukları, toksin temizleme sorunları ve bağırsak florası bozukluklarının varlığını göstermektedir.
DAN! (Defeat Autism Now!) Protokolünde ifadesini bulan bu bilimsel yaklaşım son birkaç yıl içinde olumlu sonuçlarını göstermeye başladı. Hepsi olmasa bile önemli sayıda otistik çocuk etkin bir biyomedikal tedavi (hiperbarik oksijen tedavisi, detoksifikasyon ve chelation, diyet, vitamin ve mineral destekleri, enzim ve aminoasit destekleri, biofilm tedavisi, genlerin by-pass edilmesi vb) ile önemli aşamalar kaydedebiliyor, hatta otizmden kurtulmayı başaran çocukların sayısı hiç de az değil ve günden güne artıyor.